SUYUN AKILLICA VE VERİMLİ KULLANIMI, SU YÖNETİMİ POLİTİKALARI
Gerek biyolojik ve gerekse gönül dünyamız için yaşam kaynağımız olan su kaynakları artmamakta, küresel ısınma ve nüfus artışları karşısında yetersiz hale gelmektedir. Gelecek yıllarda beyaz petrol olarak kabul edilen suyun değeri daha iyi anlaşılacaktır. Dolayısıyla yeryüzündeki canlılara hediye ve büyük bir nimet olarak gönderilmiş olan suyun geç kalmadan kişisel olarak, aile olarak, tarımla meşgul olan çiftçiler olarak, devlet olarak, yapabileceklerimizi yapmak, kısa, orta ve uzun vadeli politikaları gündemimize ve uygulamamıza almak zorundayız. Etkin su yönetimi su tasarrufu yanında enerji verimliliğini ve zamandan tasarrufu da beraberinde getirecektir.Su kullanımı için ayıracağımız kaynaklarda ve işletme giderlerinde de hatırı sayılır iyileşmeler sağlayacaktır. Su tasarruf bilinci, cüzdan ekonomisi üzerinde bir insanlık ve vatandaşlık görevidir. Bu yazıda, suyun önemi tespit edildikten sonra, yapılabilecekler konusundaki yorumlar ortaya konmuştur.
Su hayattır, insanın can dostu ve yol arkadaşıdır. Yaşam Sevinci…
Hayat doğum ile ölüm arasındaki sokağın adıdır. Şerefle bitirilmesi gereken en asil görev hayattır. Herkes basit yaşamayı öğrenirse, diğer tüm insanlara yaşanacak yer kalır. Yılmaz Ulusoy’un deyimiyle “Dünya bir bahçe ise, insan o bahçenin çiçeğidir. Ne kadar çok çeşitse bu çiçekler, o kadar renkli, kokulu ve güzellikler membaıdır o bahçe. Her insan bir çiçek gibi muamele görmeye layıktır. Hoşgörü ve anlayışla yaklaşırsak tüm çiçek açılacak, bahçemiz güzel kokular dolacaktır.” M. Abdülfettah Şahin’in deyimiyle ise hayat, çocuklukta bir tomurcuklaşma ve neşe; gençlikte metafizik gerilim ve cihad ruhu; ihtiyarlıkta dostlara kavuşma arzusuyla hep canlı kalmanın adıdır. Peygamberimiz efendimiz’e (sav) göre ise dünya ahiretin tarlasıdır. Muhammed İkbal’e göre ise hayat mütemadiyen yürümektir.
Bu hayat yolculuğumuzun sürdürülmesi için dört temel gereksinimimizden en önemlisi sudur.
Su nedir? Suyun Önemi Nedir?
Suyu ne kadar tanıyoruz? İnsan yaratılış itibariyle bildiğine dost, bilmediğine düşman olurmuş. Bir şeyi ne kadar çok bilirsek o kadar çok severiz. Dolayısıyla hayat kaynağımız, temel hammaddemiz olan suyu bilmemiz, onu tanımamız kendisiyle olan iletişimimizi yönlendirecektir. Bilgi duygularımızı, düşüncelerimizi ve hareketlerimizi oluşturur.Su, yüce yaratıcımızın yeryüzünde bulunanlara en güzel hediyesi ve israf edilmemesi gereken büyük bir nimettir. Onun bir nimet olduğunun farkına varmalı ve onu sevmeliyiz.
Suyu ne kadar bilirsek o kadar çok severiz.
Ne kadar çok seversek o kadar çok seviliriz.
Ne kadar çok sevilirsek o kadar çok mutlu oluruz.
Ne kadar çok mutlu olursak o kadar çok mutlu ederiz.
O kadar çok başarılı oluruz…
Su mucizevî bir nimettir.
O’nun hakkındaki bilgilerimizi derinleştirip, genişletmek, onu okumak, meselenin hakikatine, özüne inmek ve suyu derinlemesine anlamaya çalışmalıyız.
Onun maverasındaki, arkasındaki gücü görmek hakkı teslim etmek durumundayız. Biz suyun bedeli olarak ödediğimiz parayı sadece arıtma, şişeleme, lojistik ve satıcının karı olarak ödüyoruz. Peki suyun bedelini nasıl ve kime ödeyebiliriz? Aslında su onu yaratan Rabbimizden bize bedava yani bedelsiz olarak geliyor.
Bugüne kadar 1 gr. dahi yapay olarak üretilemeyen tek nimettir.
Ekmek, hava gibi kutsal bir nimettir.
Su insanın dünya üzerindeki serüveninin başından bu yana en önemli yol arkadaşıdır. Alternatifsiz şifa ve arınma kaynağı, iyileştirici ilaçtır. Yaşamın dört temel kaynağından biri olan su (toprak, hava ve ateş ile) tüm canlıların ham maddesidir. Aynı zamanda kişisel ve toplumsal huzur ve enerjinin esin kaynağıdır. Su sevgilidir, sevendir. Su güçtür, su canlılıktır.
Japonca’da çok şey anlatan “mon-yay-nay” kelimesi dünyadaki her şeyin Yaratanın bir hediyesi olduğu, değer verilip korunması ve israf edilmemesi gerektiği anlamına gelir. Japonlar derki: “Biz Japonlar her şeyin kullanılmak üzere bize verilmiş mukaddes emanetler olduğuna inanırız. Bu değerleri boşa harcamak bir nevi günahtır. Bu başta zaman olmak üzere su ve kağıt için de geçerlidir.”
Suyun israf edilmemesi, yeniden kullanılması ve geri kazanılması, gereksiz su kullanımını en aza indirerek oluşan atık su miktarını düşürecektir. Su kullanım miktarını azaltarak ve göreceli olarak temiz olan suyu tekrar kullanarak, hem işletmeler, hem evler hem maliyetlerde azalma sağlayacak hem de oluşacak atık su miktarını azaltacaktır. Ayrıca, ısıtma ve soğutma ekipmanının verimliliği arttırılarak ve ısıtma-soğutma ihtiyaçları azaltılarak su kullanımı ve atık su oluşumu önemli ölçüde düşürülebilmektedir.
Su, insan ve musluk. Muhteşem bir birliktelik ve yolculuk. İnsan canlıların, yaratılmışların en şereflisi ve evrenin özü. İnsanın özü su. Tüm canlılar gibi o’da bir damla su’dan yaratıldı yüce yaratıcımız (cc) tarafından. İnsanın hayat bulması, hayatını sürdürülebilir kılması ancak aşkı olan suyla buluşmasına bağlı.
3000 yaşında olan Su, dört temel elementten biri olarak, insanın dünya üzerindeki serüveninin başından bu yana en önemli yol arkadaşı olmuştur. Susuz bir yaşam mümkün değildir. İnsanın suya duyduğu aşk, tarih boyunca uygarlığımızı şekillendiren en önemli unsur olmuştur. Su hayatın kaynağı, hatta kendisidir. Yeryüzünde bütün sular kuruyunca hayat da sona erecek. Şehirler nehir ve deniz kıyılarında kuruldu. İnsanlar hayatta kalabilmek için hep suya koştular, gerektiğinde bir yudum su için savaştılar da. Aslında insanlık tarihi bir “suyu arayış tarihi” dir diyebiliriz. Musluklar ise, insanın sağlıklı suyla buluşmasında en önemli görevi üstlenen köprü oldu. Barajdan gelen, kaynaktan gelen suyu son noktada insana ulaştırdı.
Yediğimiz ekmeğin hamuru ancak su ile yapılabilmektedir. Su olmadan ekmek yapılamıyor.
Su hayat, enerji ise medeniyettir. Su ve enerji dünyanın iki önemli hazinesidir.
Muallim Naci su için şöyle diyor “Su gerek maddi ve gerekse manevi kirlerden arınmanın aracıdır. Ruh ve beden temizliği için gereklidir. Temizlik dindarlığın önemli bir parçası değil “asli” bir parçasıdır. Su her şeyi temizler ama yüz karasını temizleyemez.”
En önemli besin maddemiz sudur. Beynimizin %75 i, Kemiklerimizin %22 si ve diş minelerimizin %2 si sudur. Yaşamak için oksijenden sonraki en önemli ihtiyacımız sudur ve vücudumuzun %70’i sudan oluşmaktadır.
İnsanoğlu hayata suyla başlar, yine hayatını suyla tamamlar. Suyu azalan insan ihtiyarlar. Başlangıçta yüzde 100 olan su oranımız ihtiyarladıkça azalır. İhtiyarladıkça vücuttaki ölü hücreler artar, su oranı azalır. Yaşlandıkça su miktarı azalır vücutta. İşte bu arada ab-ı hayat devreye girerek vücutta ölü hücreleri canlandırır ve su miktarını arttırarak canlılık katar, ölümsüzleştirir. İhtiyarladıkça bazı hücreler ölür ve dışarı atılamaz. Dolayısıyla su miktarı azalır. İnsanın su oranı sıfırlanınca ölüm gerçekleşir. Ölen insanın ağzına pamuklu su veririz. Ölen insan, susuz kalan insan katılaşır, sertleşir, soğur ve çürür. Yaşlık yaşam için gereklidir.
Suyla meşgul olmak, ona hizmet etmeye gayret etmek insana gençlik aşısı yapıyor ve dinç tutuyor. Su insanların karakterlerini, hareketlerini ve fiziğini de değiştirir. Karadenizli ile doğulu insanın farkı vardır. Karadenizlinin başından su, midesinden hamsi eksik olmaz. Karadenizli hareketliliğini, esnekliğini, sudan ve çevreden almıştır. Durağan su koktuğu gibi durağan Karadenizli öleceğini bilir.
Su insan vücudunun termostatıdır. Su 3000 yıllık yaşı ile hürmeti, saygıyı hak etmektedir.
Yaklaşık 300 milyon cilt hücresi enerji gereksinimi ve yeniden yapılanma için suya ihtiyaç duyuyor. Su, kuraklıktan çatlamış toprağın ihtiyacıdır. Kurak toprağın aşkıdır, sevgilisidir. Su, susamış ağacın, boynu büyük karanfilin ihtiyacıdır. Su yanan ateşi söndürmek için itfaiyecinin ihtiyacıdır. Susamış yılanın en büyük ihtiyacıdır su. Mevlana’nın tasında şifadır su. Yeni dikilen fidanın, atılan tohumun can dostudur su. Suyun ahlakı temizdir, ateşe bir tek o karşı koyabilir. Su, bütün dinlerde, kültürlerde kutsal kabul edilir. Su gücü temsil eder.
İnsan ve tüm canlılar sudan yaratılmıştır. Kâinat su ile dirilmiştir. Ezelden ebede varlık sebebi su olmuştur. Canlıların varlığının devamı yine suya bağlıdır.
Beyin ve kalp iletişimini kurmak açısından su önem taşıyor.
Su sadece biyolojik hayatımız için değil aynı zamanda gönül dünyamız içinde vazgeçilmez bir nimettir. Dr. A. Süheyl Ünver şöyle der “Cemiyet halinde yaşayan insanı, yalnız bir biyolojik varlık saymağa imkân yoktur. İnsanın saadeti, biyolojisinden ve cemiyetten gelen tesirlerin müsait ve ahenklerin müsait ve ahenktar olmasıyla kaimdir. “
Kuran’ı Kerimde 63 yerde su anlamına gelen Ma kelimesi geçmektedir.
Suyu sevdiğimiz ölçüde anlayabiliriz. Su mübarek bir içecek, en ulvi bir nimettir. Su ile olan her temasımız yaratıcımızı ve hakikati hatırlatır bize.
Suyun molekülleri sevenle sevmeyeni ayırt edebiliyorsa bizim de bu iletişime köprü olmamız gerekiyor.
Su Allah’ü Teala’nın yeryüzündeki yerleşmiş olanlara büyük bir hediye olarak gönderildi. Hava, toprak, ateş ile birlikte canlılığın kaynağı oldu. İçerisinde büyük bir enerji taşıyarak, sevgi taşıyarak insanlara mutluluk taşıdı.
Olumlu düşüncenin temelinde sevgi yatar. Olumlu düşünebilmek için insanları sevmek, onlara bir şeyler kazandırabilmenin heyecanını yaşamak gerekir. Kendini iyi hissetmenin yolu, içten bir duyguyla başkalarına yardım edebilmektir. Olumlu düşüncenin başlaması için su önemlidir. Hayatta mutluluk olumlu düşünce ile başlar, olumlu söylem ve eylemlerle gelişir, paylaşılan sevgi ve bilgiyle doruğa erişir.
Suyun sadece biyolojik yaşamda değil, iletişim ve toplumsal barış konusunda da önemli yeri vardır. Suyun zor elde edilebilir ve tükenebilecek bir kaynak olması, bu değerin idareli kullanımını ve su akımını ihtiyaca göre kontrollü kullanmayı zorunlu kılmıştır. Bu ise tarih içinde gelişen musluk tasarımlarıyla olmuştur.
Sudan gelmiş, yaratılmış bir varlık olarak yıllardan beri suyun içinde olan, sağlıklı suyu insanlarımızla buluşturma gayreti içindeyiz.
Su kendisine söylenin söze karşılık veriyorsa, ya sudan bir parça olan insanın güzel söze, tatlı dile karşılık vermemesi mümkün mü? Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır deriz.
Su bir kamu ve insanlık malıdır.
Suyla ilgili hizmetlerin kısmen veya tamamen özel sektöre devredilmiş olup olmamasından bağımsız olarak kamunun sıkı kontrolü altında olmalıdır.
Her birey tüm insanlığın ortak malı olan temiz suya ulaşma hakkına sahip olmalıdır. Dolayısıyla temiz, uygun maliyetli, güvenli ve kolayca kullanılabilir suya erişim temel bir insan hakkı olarak düşünülmeli ve ulusal mevzuatta bu şekilde tanımlanmalıdır. Sağlıklı su ve sıhhi hizmetlere erişim tüm insanlar için temel haklardan biridir ve yaşam için, geçim için, toplum sağlığının korunmasında ve yoksulluk, açlıkla mücadelede zaruri bir rol oynamaktadır.
Dünyadaki bazı ülkeler suyu tamamen kendilerine saklamak yerine paylaşmalı ve suyu paylaşmak için uluslar arası ana hatlar belirlenmelidir.
Su kalitesinin korunması, su miktarının korunması kadar önemlidir. Ekosistem korunup sudan kaynaklanan hastalıklarla mücadele edilirken, aynı zamanda iyi kaliteli ve yeterli miktarda suyun temin edilmesi insanoğlu için çok önemlidir. Sudan kaynaklanan hastalıklar insan sağlığı için hala büyük bir tehdit oluşturduğundan atıksu toplama ve yağmur suyu drenaj şebekelerinin yapılması çok önemlidir. Atıksu arıtma tesislerinin inşası ve işletilmesi için kanalizasyon ve yağmursuyu drenaj sistemlerinin birbirinden ayrı tutulması gereklidir.
Açlığın ve yoksulluğun giderilmesi ve çevrenin korunması için su ve gıda önem taşımaktadır.
Su, taşkınlar, kasırgalar yada kuraklıklar gibi doğa olaylarında görüldüğü üzere, yaşamları yok etme ve yaşam alanlarını yıkma gücüne sahiptir ve iklim değişikliklerinin, saten yıkıcı bu felaketleri arttırması beklenmektedir. Küresel su meselelerini çözmek için dayanışma, güvenlik, uyum sağlayabilme ve sınır aşan sulara ilişkin komşular arasında yararlı diyalog ve işbirliği ilkelerini akılda tutarak hızla harekete geçmeleri gerekmektedir. Su, sonuç olarak çok yönlü bir sorun oluşturmaktadır. Bunun için, mesajımızı en yüksek siyasi düzeyler dahil, su sektörü dışındakilere de ulaştırmalıyız ve katılımlarını sağlamalıyız.
Su ve enerji bir toplumun yaşam standardının yükseltilmesinde en büyük rol sahibi, sürdürülebilir kalkınmanın temelidir. Sürdürülebilir bir gelecek için şimdiden hareket geçmemiz gerekiyor. Su, insanın temel ihtiyaçlarını karşılanın yanında gelişmenin ve sürdürülebilir kalkınmanın da kaynağıdır..
Bütün dinlerde su kutsaldır. Çeşmelerden su akıtmak sevapların en büyüğü sayılır.
Sürekli baş ağrılarından şikâyet eden insanların, personelinizin bu ağrılarının sebebi gün içinde susuz kalmalarıdır.
Suyun kaldırma gücü ile kocaman gemilerin su yüzeyinde hareket etmelerini sağlar.
Su molekülleri birbiriyle sıkıca tutunurlar. Bardağı birkaç mm. Aşan su oradan akmaz, birbirine tutundukları için sıvı olduğu halde oradan düşmez.
Soğuk su içilirken el beyin üzerine konur ki su çok soğuk ise beyin hücrelere zarar görmesin.
Dünyada hiçbir şey, su kadar yumuşak ve ince değildir. Fakat büyük kayalar gibi sert ve sabit şeyleri, hiçbir şey su kadar iyi bir şekilde eritip parçalayamaz. Lao- Tse
Su insanın ruhunu gençleştirir, ruhunu dinlendirir.
Su kullanım bilincinin kazanılması, geliştirilmesi
Tasarruf bilincinin kazandırılması için sevgi eksenli çalışmalar yapmalıyız. Olumlu düşüncenin temelinde sevgi yatar. Olumlu düşünebilmek için insanları sevmek, onlara bir şeyler kazandırabilmenin heyecanını yaşamak gerekir. Su tasarrufunda da suyu seversek onu tasarruf edebiliriz. Bir damlasını dahi önemseriz. Eğer su iyi tanıyıp, sözde değil özde seversek onun her damlasını önemseyecek, israf etmeyeceğiz. Aslında israf bizim kültürümüzde yoktur. Biz genel itibariyle israfı sevmeyiz, yazık deriz, haram deriz, günah deriz. Öncelikle suyu tüm detaylarıyla içine biraz sevgi ve duyguda koyarak insanımıza sevdirmeliyiz. Diyalogunu, iletişimini güçlendirmeliyiz. İnsan bildiğine dost, bilmediğine düşmandır. İnsan sevdiğini zayi etmez…
Doğru su kullanım ve tasarruf bilincini hep birlikte korku üzerinden değil, sevgi üzerinden oluşturabiliriz. Hepimiz gelecek kuşaklardan borç almış olduğumuzun suyumuzun, gezegenimizin geleceğinden sorumluyuz.
En önemli önlemlerden biri eğitimdir. Eğitime okul öncesinden başlanmalıdır. Suyu, enerjiyi nasıl kullanmamız gerektiğinden birbirimize karşı nasıl davranmamız gerektiğine, kaç torba çöp oluşturmamız gerektiğine, israfın haram olduğuna kadar pek çok bilgiyi vererek nesilleri yetiştirmeye başlamamız gerekiyor.
Birde çevre ahlakı ile insanlara sahip oldukları her şeyi sorumsuzca tüketme haklarının olmadığını, bunu içten gelerek yapmalarını sağlamalıyız. Anlatmalıyız, ikna etmeliyiz. İnsan kendi malı dahi olsa israf ederken yüreği cız etmelidir, utanmalı, bir tarafta susuzluktan, açlıktan ölen insanların varlığı farkındalığıyla bu israfından vazgeçmesini sağlamalıyız. Sahip olmak sorumsuzca tüketmek hakkını vermez. Bu bakış açışını, bu ahlakı sadece suda, doğada değil diğer eşyalarda hatta ilişkilerde de geçerli kılmalıyız.
Doğayla sıfır sorun…Maksimum işbirliği…
Tasarruf ahlakı, suyu israf etmek haramdır. Çevre, sadece ekonomik değil ahlaki bir değerdir. Genel eğitim ve su kullanıcılarına yönelik bilgilendirme, daha akılcı su kullanımı ve alışkanlıkların değişmesi açısından önemli girişimlerdir.
Su ve enerji verimliliği bir tüketici davranışı eğilimi olduğu kadar, armatür sektörü için temel büyüme faktörlerinden biri olma özelliği taşıyor. Suyun verimli kullanılması daha fazla önem kazanıyor. Hanelerde gerçekleşen enerji tüketiminin, su tüketiminin karbon salınımının azaltılması açısından önemli hale geliyor. Bu nedenle tasarruflu armatürler “yeşil bina” çözümünün temel parçasını oluşturuyor. Su ve enerji verimliliği geleceğin yükselen trendidir.
Su ve çevre bize emanettir. Bu emanete sahip çıkmalı, çevre ahlakına sahip olmalıyız. Suya sahip çıkmak geniş anlamda ibadet hükmündedir. Mutluluğu, doğayla uyumlu insanca yaşamı; tüketmekten çok üretmekte, kirletmemekte, dengesiz tüketmemekte aramalıyız. Bugünün hedef ve ihtiyaçlarının, çevreyi tahrip etmeden, gelecek nesillerin hedef ve taleplerini tehlikeye sokmadan karşılanması, temel yaklaşım felsefemiz olmalıdır.
Tek bir dünyamız var. Dünyamız sadece insanlara mahsus değildir. Bu dünya insanların yanında her tür hayvanlar, bitkiler ve tüm canlı ve cansız objelere ait, bir mekân. Herkesin bu doğadan, sudan, havadan faydalanma hakkı doğuştan geliyor. Bu güzel dünyamızın geleceğinin daha mutlu, umutlu ve problemsiz olması adına çalışmalar yapmanın sorumluluğunu taşımak, aksiyona geçmek güzel. “Karanlıktan şikâyet edeceğine bir mum yak” sözü bu gerçeği iyi tanımlıyor.
İnsanoğlunun sudan alacağı pek çok ders var:
Edip Cansever’in ifadesiyle “İnsan yaşadığı yere benzer. O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer.”
Su dupduru ve şeffaf. Dışında ne varsa içinde de o var. İçi, dışı bir. Aynı zamanda dupduru. Kapalı hiçbir yönü ve yeri yok. Bu haliyle insanlara mesaj vermekte su gibi duru olmanın yüce yaratıcımızın sevgisini kazanacağımızı göstermektedir.
Su azimlidir, bıkmaz, yılmaz.
Su esnektir, her zaman yolunu bulur. Onuncu katta sızıntı şeklinde oluşsa da yolunu bulur en aşağıya kadar iner.
Su hep akar ve aşağıya iner. Gözü yukarılarda değildir. Mütevazi ve alçak gönüllüdür. Hep vermeyi düşünür. Su ulaştığı yere, gittiği yere hayat, enerji ve canlılık taşır.İnsanda gittiği yerde sevilen, iz bırakan, canlılık taşıyan olumlu ve enerjik olmalıdır. Su hareket halinde olmayı sever ve gösterir. Hareket bekereti getiriyor. Durağan su kokar aynen insan gibi. Durağan insan kaybediyor. Su her haliyle işe yarar, bir şeylerin çözümün bir parçasıdır. Buharlaşır, yağmura dönüşür. Barajlarda birikerek elektrik enerjisine dönüşür.
Su sesiyle insanlara şifa kaynağı olmaktadır. Hastalıklara karşı koymanın dirençli olmanın temelinde mineralli su içmek yatar. Sudaki doğal mineraller ile vücudumuzun günlük mineral ihtiyacının bir kısmını karşılarız.
En önemli ibadetlerimizi su ile yaparız. Doğumda su kullanırız, cenazelerimizi su ile yıkarız.
Su insandır. Çünkü doğuşu da suyladır insanın, ölümü de. Doğunca da yıkarlar, ölünce de. Hayatımızı tamamlarken bile son nefeste son kez de olsa bir damla suyla buluşmak isteriz. Hatta sonradan da mezarımızın üzerindeki yeşilliklerin su ile canlı kalmasını arzu ederiz.
Düşüncelerimiz ve ruhumuz su ile arındırabilmektedir.
Su insanlar topluluğu olduğu için hayvanlar ve ağaçlar içinde buluşma, birleşme noktaları olmuştur. Su içinde taşıdığı enerji ile insanlara, canlılara mutluluk, arınma getirdi. Düşünce yönetimine destek vererek, pozitif düşünmesini destek verdi.
Yeşilliğin kaynağı sudur. Yaş ıslak ve kişinin ömrünü ifade etmesiyle birlikte kaç yaşındasın diye sorduğumuzda aslında hayatında kaç sene yeşillik gördün diye sormaktayız.
Sudan yoksun canlılar solar, canlılığını kaybeder.
Sıcak sular yıllarca insanlara şifa kaynağı olmuştur.
Su insan yaşamanı ve çevreyi ayakta tutar, insanları, kültürleri ve ekonomileri birbirine bağlar. Su her türlü ekonomik ve sosyal kalkınma, gıda güvenliği ve yoksullukla açlığın sona erdirilmesi için de vazgeçilmez bir unsurdur.
İlk dikilen ağacın can suyudur. Çölde susayan canlının hayat iksiridir su…
Susayan ağacın ihtiyacıdır su…Harareti artan aracın ihtiyacıdır su.. Görülüyorki su, sadece canlıların değil araçlarımızın bile olmazsa olmazı.
Normal koşullada 700 derecede eritilebilen Tuzu suyumuz eritebiliyor.
Kimyasal formülünden bağımsız bir şekilde hayatımızı etkiler su..
Su doğal bir güzelliğe sahiptir. Temizleyici bir sıvı olma dışında içinde barındırdığı o yüce arılığını verme yeteneğine ve manevi kirden arındırmaya yarayan mistik güce sahiptir. Tarih boyunca su, daima arılık yayan bir madde olarak algılanmıştır, akışkan bir maddedir.
İklim değişikliği vatandaşlarımızı etkileyen su döngüsünün her safhasına etki edecektir. Su kıtlığı daha şiddetli bir hale gelecek, sel ve kuraklık gibi doğal olaylar artacak, deniz seviyesi yükselecek, sıcaklıklar artacak, yağış düzenleri, yer altı sularının beslenmesi ve akarsuların akım rejimleri değişecektir.
Hayat doğum ile ölüm arasındaki sokağın adıdır. Şerefle bitirilmesi gereken en asil görev hayattır. Herkes basit yaşamayı öğrenirse, diğer tüm insanlara yaşanacak yer kalır. Yılmaz Ulusoy’un deyimiyle “Dünya bir bahçe ise, insan o bahçenin çiçeğidir. Ne kadar çok çeşitse bu çiçekler, o kadar renkli, kokulu ve güzellikler membaıdır o bahçe. Her insan bir çiçek gibi muamele görmeye layıktır. Hoşgörü ve anlayışla yaklaşırsak tüm çiçek açılacak, bahçemiz güzel kokular dolacaktır.” M. Abdülfettah Şahin’in deyimiyle ise hayat, çocuklukta bir tomurcuklaşma ve neşe; gençlikte metafizik gerilim ve cihad ruhu; ihtiyarlıkta dostlara kavuşma arzusuyla hep canlı kalmanın adıdır. Peygamberimiz efendimiz’e (sav) göre ise dünya ahiretin tarlasıdır. Muhammed İkbal’e göre ise hayat mütemadiyen yürümektir.
Bu hayat yolculuğumuzun sürdürülmesi için dört temel gereksinimimizden en önemlisi sudur.
Su nedir? Suyun Önemi Nedir?
Suyu ne kadar tanıyoruz? İnsan yaratılış itibariyle bildiğine dost, bilmediğine düşman olurmuş. Bir şeyi ne kadar çok bilirsek o kadar çok severiz. Dolayısıyla hayat kaynağımız, temel hammaddemiz olan suyu bilmemiz, onu tanımamız kendisiyle olan iletişimimizi yönlendirecektir. Bilgi duygularımızı, düşüncelerimizi ve hareketlerimizi oluşturur.Su, yüce yaratıcımızın yeryüzünde bulunanlara en güzel hediyesi ve israf edilmemesi gereken büyük bir nimettir. Onun bir nimet olduğunun farkına varmalı ve onu sevmeliyiz.
Suyu ne kadar bilirsek o kadar çok severiz.
Ne kadar çok seversek o kadar çok seviliriz.
Ne kadar çok sevilirsek o kadar çok mutlu oluruz.
Ne kadar çok mutlu olursak o kadar çok mutlu ederiz.
O kadar çok başarılı oluruz…
Su mucizevî bir nimettir.
O’nun hakkındaki bilgilerimizi derinleştirip, genişletmek, onu okumak, meselenin hakikatine, özüne inmek ve suyu derinlemesine anlamaya çalışmalıyız.
Onun maverasındaki, arkasındaki gücü görmek hakkı teslim etmek durumundayız. Biz suyun bedeli olarak ödediğimiz parayı sadece arıtma, şişeleme, lojistik ve satıcının karı olarak ödüyoruz. Peki suyun bedelini nasıl ve kime ödeyebiliriz? Aslında su onu yaratan Rabbimizden bize bedava yani bedelsiz olarak geliyor.
Bugüne kadar 1 gr. dahi yapay olarak üretilemeyen tek nimettir.
Ekmek, hava gibi kutsal bir nimettir.
Su insanın dünya üzerindeki serüveninin başından bu yana en önemli yol arkadaşıdır. Alternatifsiz şifa ve arınma kaynağı, iyileştirici ilaçtır. Yaşamın dört temel kaynağından biri olan su (toprak, hava ve ateş ile) tüm canlıların ham maddesidir. Aynı zamanda kişisel ve toplumsal huzur ve enerjinin esin kaynağıdır. Su sevgilidir, sevendir. Su güçtür, su canlılıktır.
Japonca’da çok şey anlatan “mon-yay-nay” kelimesi dünyadaki her şeyin Yaratanın bir hediyesi olduğu, değer verilip korunması ve israf edilmemesi gerektiği anlamına gelir. Japonlar derki: “Biz Japonlar her şeyin kullanılmak üzere bize verilmiş mukaddes emanetler olduğuna inanırız. Bu değerleri boşa harcamak bir nevi günahtır. Bu başta zaman olmak üzere su ve kağıt için de geçerlidir.”
Suyun israf edilmemesi, yeniden kullanılması ve geri kazanılması, gereksiz su kullanımını en aza indirerek oluşan atık su miktarını düşürecektir. Su kullanım miktarını azaltarak ve göreceli olarak temiz olan suyu tekrar kullanarak, hem işletmeler, hem evler hem maliyetlerde azalma sağlayacak hem de oluşacak atık su miktarını azaltacaktır. Ayrıca, ısıtma ve soğutma ekipmanının verimliliği arttırılarak ve ısıtma-soğutma ihtiyaçları azaltılarak su kullanımı ve atık su oluşumu önemli ölçüde düşürülebilmektedir.
Su, insan ve musluk. Muhteşem bir birliktelik ve yolculuk. İnsan canlıların, yaratılmışların en şereflisi ve evrenin özü. İnsanın özü su. Tüm canlılar gibi o’da bir damla su’dan yaratıldı yüce yaratıcımız (cc) tarafından. İnsanın hayat bulması, hayatını sürdürülebilir kılması ancak aşkı olan suyla buluşmasına bağlı.
3000 yaşında olan Su, dört temel elementten biri olarak, insanın dünya üzerindeki serüveninin başından bu yana en önemli yol arkadaşı olmuştur. Susuz bir yaşam mümkün değildir. İnsanın suya duyduğu aşk, tarih boyunca uygarlığımızı şekillendiren en önemli unsur olmuştur. Su hayatın kaynağı, hatta kendisidir. Yeryüzünde bütün sular kuruyunca hayat da sona erecek. Şehirler nehir ve deniz kıyılarında kuruldu. İnsanlar hayatta kalabilmek için hep suya koştular, gerektiğinde bir yudum su için savaştılar da. Aslında insanlık tarihi bir “suyu arayış tarihi” dir diyebiliriz. Musluklar ise, insanın sağlıklı suyla buluşmasında en önemli görevi üstlenen köprü oldu. Barajdan gelen, kaynaktan gelen suyu son noktada insana ulaştırdı.
Yediğimiz ekmeğin hamuru ancak su ile yapılabilmektedir. Su olmadan ekmek yapılamıyor.
Su hayat, enerji ise medeniyettir. Su ve enerji dünyanın iki önemli hazinesidir.
Muallim Naci su için şöyle diyor “Su gerek maddi ve gerekse manevi kirlerden arınmanın aracıdır. Ruh ve beden temizliği için gereklidir. Temizlik dindarlığın önemli bir parçası değil “asli” bir parçasıdır. Su her şeyi temizler ama yüz karasını temizleyemez.”
En önemli besin maddemiz sudur. Beynimizin %75 i, Kemiklerimizin %22 si ve diş minelerimizin %2 si sudur. Yaşamak için oksijenden sonraki en önemli ihtiyacımız sudur ve vücudumuzun %70’i sudan oluşmaktadır.
İnsanoğlu hayata suyla başlar, yine hayatını suyla tamamlar. Suyu azalan insan ihtiyarlar. Başlangıçta yüzde 100 olan su oranımız ihtiyarladıkça azalır. İhtiyarladıkça vücuttaki ölü hücreler artar, su oranı azalır. Yaşlandıkça su miktarı azalır vücutta. İşte bu arada ab-ı hayat devreye girerek vücutta ölü hücreleri canlandırır ve su miktarını arttırarak canlılık katar, ölümsüzleştirir. İhtiyarladıkça bazı hücreler ölür ve dışarı atılamaz. Dolayısıyla su miktarı azalır. İnsanın su oranı sıfırlanınca ölüm gerçekleşir. Ölen insanın ağzına pamuklu su veririz. Ölen insan, susuz kalan insan katılaşır, sertleşir, soğur ve çürür. Yaşlık yaşam için gereklidir.
Suyla meşgul olmak, ona hizmet etmeye gayret etmek insana gençlik aşısı yapıyor ve dinç tutuyor. Su insanların karakterlerini, hareketlerini ve fiziğini de değiştirir. Karadenizli ile doğulu insanın farkı vardır. Karadenizlinin başından su, midesinden hamsi eksik olmaz. Karadenizli hareketliliğini, esnekliğini, sudan ve çevreden almıştır. Durağan su koktuğu gibi durağan Karadenizli öleceğini bilir.
Su insan vücudunun termostatıdır. Su 3000 yıllık yaşı ile hürmeti, saygıyı hak etmektedir.
Yaklaşık 300 milyon cilt hücresi enerji gereksinimi ve yeniden yapılanma için suya ihtiyaç duyuyor. Su, kuraklıktan çatlamış toprağın ihtiyacıdır. Kurak toprağın aşkıdır, sevgilisidir. Su, susamış ağacın, boynu büyük karanfilin ihtiyacıdır. Su yanan ateşi söndürmek için itfaiyecinin ihtiyacıdır. Susamış yılanın en büyük ihtiyacıdır su. Mevlana’nın tasında şifadır su. Yeni dikilen fidanın, atılan tohumun can dostudur su. Suyun ahlakı temizdir, ateşe bir tek o karşı koyabilir. Su, bütün dinlerde, kültürlerde kutsal kabul edilir. Su gücü temsil eder.
İnsan ve tüm canlılar sudan yaratılmıştır. Kâinat su ile dirilmiştir. Ezelden ebede varlık sebebi su olmuştur. Canlıların varlığının devamı yine suya bağlıdır.
Beyin ve kalp iletişimini kurmak açısından su önem taşıyor.
Su sadece biyolojik hayatımız için değil aynı zamanda gönül dünyamız içinde vazgeçilmez bir nimettir. Dr. A. Süheyl Ünver şöyle der “Cemiyet halinde yaşayan insanı, yalnız bir biyolojik varlık saymağa imkân yoktur. İnsanın saadeti, biyolojisinden ve cemiyetten gelen tesirlerin müsait ve ahenklerin müsait ve ahenktar olmasıyla kaimdir. “
Kuran’ı Kerimde 63 yerde su anlamına gelen Ma kelimesi geçmektedir.
Suyu sevdiğimiz ölçüde anlayabiliriz. Su mübarek bir içecek, en ulvi bir nimettir. Su ile olan her temasımız yaratıcımızı ve hakikati hatırlatır bize.
Suyun molekülleri sevenle sevmeyeni ayırt edebiliyorsa bizim de bu iletişime köprü olmamız gerekiyor.
Su Allah’ü Teala’nın yeryüzündeki yerleşmiş olanlara büyük bir hediye olarak gönderildi. Hava, toprak, ateş ile birlikte canlılığın kaynağı oldu. İçerisinde büyük bir enerji taşıyarak, sevgi taşıyarak insanlara mutluluk taşıdı.
Olumlu düşüncenin temelinde sevgi yatar. Olumlu düşünebilmek için insanları sevmek, onlara bir şeyler kazandırabilmenin heyecanını yaşamak gerekir. Kendini iyi hissetmenin yolu, içten bir duyguyla başkalarına yardım edebilmektir. Olumlu düşüncenin başlaması için su önemlidir. Hayatta mutluluk olumlu düşünce ile başlar, olumlu söylem ve eylemlerle gelişir, paylaşılan sevgi ve bilgiyle doruğa erişir.
Suyun sadece biyolojik yaşamda değil, iletişim ve toplumsal barış konusunda da önemli yeri vardır. Suyun zor elde edilebilir ve tükenebilecek bir kaynak olması, bu değerin idareli kullanımını ve su akımını ihtiyaca göre kontrollü kullanmayı zorunlu kılmıştır. Bu ise tarih içinde gelişen musluk tasarımlarıyla olmuştur.
Sudan gelmiş, yaratılmış bir varlık olarak yıllardan beri suyun içinde olan, sağlıklı suyu insanlarımızla buluşturma gayreti içindeyiz.
Su kendisine söylenin söze karşılık veriyorsa, ya sudan bir parça olan insanın güzel söze, tatlı dile karşılık vermemesi mümkün mü? Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır deriz.
Su bir kamu ve insanlık malıdır.
Suyla ilgili hizmetlerin kısmen veya tamamen özel sektöre devredilmiş olup olmamasından bağımsız olarak kamunun sıkı kontrolü altında olmalıdır.
Her birey tüm insanlığın ortak malı olan temiz suya ulaşma hakkına sahip olmalıdır. Dolayısıyla temiz, uygun maliyetli, güvenli ve kolayca kullanılabilir suya erişim temel bir insan hakkı olarak düşünülmeli ve ulusal mevzuatta bu şekilde tanımlanmalıdır. Sağlıklı su ve sıhhi hizmetlere erişim tüm insanlar için temel haklardan biridir ve yaşam için, geçim için, toplum sağlığının korunmasında ve yoksulluk, açlıkla mücadelede zaruri bir rol oynamaktadır.
Dünyadaki bazı ülkeler suyu tamamen kendilerine saklamak yerine paylaşmalı ve suyu paylaşmak için uluslar arası ana hatlar belirlenmelidir.
Su kalitesinin korunması, su miktarının korunması kadar önemlidir. Ekosistem korunup sudan kaynaklanan hastalıklarla mücadele edilirken, aynı zamanda iyi kaliteli ve yeterli miktarda suyun temin edilmesi insanoğlu için çok önemlidir. Sudan kaynaklanan hastalıklar insan sağlığı için hala büyük bir tehdit oluşturduğundan atıksu toplama ve yağmur suyu drenaj şebekelerinin yapılması çok önemlidir. Atıksu arıtma tesislerinin inşası ve işletilmesi için kanalizasyon ve yağmursuyu drenaj sistemlerinin birbirinden ayrı tutulması gereklidir.
Açlığın ve yoksulluğun giderilmesi ve çevrenin korunması için su ve gıda önem taşımaktadır.
Su, taşkınlar, kasırgalar yada kuraklıklar gibi doğa olaylarında görüldüğü üzere, yaşamları yok etme ve yaşam alanlarını yıkma gücüne sahiptir ve iklim değişikliklerinin, saten yıkıcı bu felaketleri arttırması beklenmektedir. Küresel su meselelerini çözmek için dayanışma, güvenlik, uyum sağlayabilme ve sınır aşan sulara ilişkin komşular arasında yararlı diyalog ve işbirliği ilkelerini akılda tutarak hızla harekete geçmeleri gerekmektedir. Su, sonuç olarak çok yönlü bir sorun oluşturmaktadır. Bunun için, mesajımızı en yüksek siyasi düzeyler dahil, su sektörü dışındakilere de ulaştırmalıyız ve katılımlarını sağlamalıyız.
Su ve enerji bir toplumun yaşam standardının yükseltilmesinde en büyük rol sahibi, sürdürülebilir kalkınmanın temelidir. Sürdürülebilir bir gelecek için şimdiden hareket geçmemiz gerekiyor. Su, insanın temel ihtiyaçlarını karşılanın yanında gelişmenin ve sürdürülebilir kalkınmanın da kaynağıdır..
Bütün dinlerde su kutsaldır. Çeşmelerden su akıtmak sevapların en büyüğü sayılır.
Sürekli baş ağrılarından şikâyet eden insanların, personelinizin bu ağrılarının sebebi gün içinde susuz kalmalarıdır.
Suyun kaldırma gücü ile kocaman gemilerin su yüzeyinde hareket etmelerini sağlar.
Su molekülleri birbiriyle sıkıca tutunurlar. Bardağı birkaç mm. Aşan su oradan akmaz, birbirine tutundukları için sıvı olduğu halde oradan düşmez.
Soğuk su içilirken el beyin üzerine konur ki su çok soğuk ise beyin hücrelere zarar görmesin.
Dünyada hiçbir şey, su kadar yumuşak ve ince değildir. Fakat büyük kayalar gibi sert ve sabit şeyleri, hiçbir şey su kadar iyi bir şekilde eritip parçalayamaz. Lao- Tse
Su insanın ruhunu gençleştirir, ruhunu dinlendirir.
Su kullanım bilincinin kazanılması, geliştirilmesi
Tasarruf bilincinin kazandırılması için sevgi eksenli çalışmalar yapmalıyız. Olumlu düşüncenin temelinde sevgi yatar. Olumlu düşünebilmek için insanları sevmek, onlara bir şeyler kazandırabilmenin heyecanını yaşamak gerekir. Su tasarrufunda da suyu seversek onu tasarruf edebiliriz. Bir damlasını dahi önemseriz. Eğer su iyi tanıyıp, sözde değil özde seversek onun her damlasını önemseyecek, israf etmeyeceğiz. Aslında israf bizim kültürümüzde yoktur. Biz genel itibariyle israfı sevmeyiz, yazık deriz, haram deriz, günah deriz. Öncelikle suyu tüm detaylarıyla içine biraz sevgi ve duyguda koyarak insanımıza sevdirmeliyiz. Diyalogunu, iletişimini güçlendirmeliyiz. İnsan bildiğine dost, bilmediğine düşmandır. İnsan sevdiğini zayi etmez…
Doğru su kullanım ve tasarruf bilincini hep birlikte korku üzerinden değil, sevgi üzerinden oluşturabiliriz. Hepimiz gelecek kuşaklardan borç almış olduğumuzun suyumuzun, gezegenimizin geleceğinden sorumluyuz.
En önemli önlemlerden biri eğitimdir. Eğitime okul öncesinden başlanmalıdır. Suyu, enerjiyi nasıl kullanmamız gerektiğinden birbirimize karşı nasıl davranmamız gerektiğine, kaç torba çöp oluşturmamız gerektiğine, israfın haram olduğuna kadar pek çok bilgiyi vererek nesilleri yetiştirmeye başlamamız gerekiyor.
Birde çevre ahlakı ile insanlara sahip oldukları her şeyi sorumsuzca tüketme haklarının olmadığını, bunu içten gelerek yapmalarını sağlamalıyız. Anlatmalıyız, ikna etmeliyiz. İnsan kendi malı dahi olsa israf ederken yüreği cız etmelidir, utanmalı, bir tarafta susuzluktan, açlıktan ölen insanların varlığı farkındalığıyla bu israfından vazgeçmesini sağlamalıyız. Sahip olmak sorumsuzca tüketmek hakkını vermez. Bu bakış açışını, bu ahlakı sadece suda, doğada değil diğer eşyalarda hatta ilişkilerde de geçerli kılmalıyız.
Doğayla sıfır sorun…Maksimum işbirliği…
Tasarruf ahlakı, suyu israf etmek haramdır. Çevre, sadece ekonomik değil ahlaki bir değerdir. Genel eğitim ve su kullanıcılarına yönelik bilgilendirme, daha akılcı su kullanımı ve alışkanlıkların değişmesi açısından önemli girişimlerdir.
Su ve enerji verimliliği bir tüketici davranışı eğilimi olduğu kadar, armatür sektörü için temel büyüme faktörlerinden biri olma özelliği taşıyor. Suyun verimli kullanılması daha fazla önem kazanıyor. Hanelerde gerçekleşen enerji tüketiminin, su tüketiminin karbon salınımının azaltılması açısından önemli hale geliyor. Bu nedenle tasarruflu armatürler “yeşil bina” çözümünün temel parçasını oluşturuyor. Su ve enerji verimliliği geleceğin yükselen trendidir.
Su ve çevre bize emanettir. Bu emanete sahip çıkmalı, çevre ahlakına sahip olmalıyız. Suya sahip çıkmak geniş anlamda ibadet hükmündedir. Mutluluğu, doğayla uyumlu insanca yaşamı; tüketmekten çok üretmekte, kirletmemekte, dengesiz tüketmemekte aramalıyız. Bugünün hedef ve ihtiyaçlarının, çevreyi tahrip etmeden, gelecek nesillerin hedef ve taleplerini tehlikeye sokmadan karşılanması, temel yaklaşım felsefemiz olmalıdır.
Tek bir dünyamız var. Dünyamız sadece insanlara mahsus değildir. Bu dünya insanların yanında her tür hayvanlar, bitkiler ve tüm canlı ve cansız objelere ait, bir mekân. Herkesin bu doğadan, sudan, havadan faydalanma hakkı doğuştan geliyor. Bu güzel dünyamızın geleceğinin daha mutlu, umutlu ve problemsiz olması adına çalışmalar yapmanın sorumluluğunu taşımak, aksiyona geçmek güzel. “Karanlıktan şikâyet edeceğine bir mum yak” sözü bu gerçeği iyi tanımlıyor.
İnsanoğlunun sudan alacağı pek çok ders var:
Edip Cansever’in ifadesiyle “İnsan yaşadığı yere benzer. O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer.”
Su dupduru ve şeffaf. Dışında ne varsa içinde de o var. İçi, dışı bir. Aynı zamanda dupduru. Kapalı hiçbir yönü ve yeri yok. Bu haliyle insanlara mesaj vermekte su gibi duru olmanın yüce yaratıcımızın sevgisini kazanacağımızı göstermektedir.
Su azimlidir, bıkmaz, yılmaz.
Su esnektir, her zaman yolunu bulur. Onuncu katta sızıntı şeklinde oluşsa da yolunu bulur en aşağıya kadar iner.
Su hep akar ve aşağıya iner. Gözü yukarılarda değildir. Mütevazi ve alçak gönüllüdür. Hep vermeyi düşünür. Su ulaştığı yere, gittiği yere hayat, enerji ve canlılık taşır.İnsanda gittiği yerde sevilen, iz bırakan, canlılık taşıyan olumlu ve enerjik olmalıdır. Su hareket halinde olmayı sever ve gösterir. Hareket bekereti getiriyor. Durağan su kokar aynen insan gibi. Durağan insan kaybediyor. Su her haliyle işe yarar, bir şeylerin çözümün bir parçasıdır. Buharlaşır, yağmura dönüşür. Barajlarda birikerek elektrik enerjisine dönüşür.
Su sesiyle insanlara şifa kaynağı olmaktadır. Hastalıklara karşı koymanın dirençli olmanın temelinde mineralli su içmek yatar. Sudaki doğal mineraller ile vücudumuzun günlük mineral ihtiyacının bir kısmını karşılarız.
En önemli ibadetlerimizi su ile yaparız. Doğumda su kullanırız, cenazelerimizi su ile yıkarız.
Su insandır. Çünkü doğuşu da suyladır insanın, ölümü de. Doğunca da yıkarlar, ölünce de. Hayatımızı tamamlarken bile son nefeste son kez de olsa bir damla suyla buluşmak isteriz. Hatta sonradan da mezarımızın üzerindeki yeşilliklerin su ile canlı kalmasını arzu ederiz.
Düşüncelerimiz ve ruhumuz su ile arındırabilmektedir.
Su insanlar topluluğu olduğu için hayvanlar ve ağaçlar içinde buluşma, birleşme noktaları olmuştur. Su içinde taşıdığı enerji ile insanlara, canlılara mutluluk, arınma getirdi. Düşünce yönetimine destek vererek, pozitif düşünmesini destek verdi.
Yeşilliğin kaynağı sudur. Yaş ıslak ve kişinin ömrünü ifade etmesiyle birlikte kaç yaşındasın diye sorduğumuzda aslında hayatında kaç sene yeşillik gördün diye sormaktayız.
Sudan yoksun canlılar solar, canlılığını kaybeder.
Sıcak sular yıllarca insanlara şifa kaynağı olmuştur.
Su insan yaşamanı ve çevreyi ayakta tutar, insanları, kültürleri ve ekonomileri birbirine bağlar. Su her türlü ekonomik ve sosyal kalkınma, gıda güvenliği ve yoksullukla açlığın sona erdirilmesi için de vazgeçilmez bir unsurdur.
İlk dikilen ağacın can suyudur. Çölde susayan canlının hayat iksiridir su…
Susayan ağacın ihtiyacıdır su…Harareti artan aracın ihtiyacıdır su.. Görülüyorki su, sadece canlıların değil araçlarımızın bile olmazsa olmazı.
Normal koşullada 700 derecede eritilebilen Tuzu suyumuz eritebiliyor.
Kimyasal formülünden bağımsız bir şekilde hayatımızı etkiler su..
Su doğal bir güzelliğe sahiptir. Temizleyici bir sıvı olma dışında içinde barındırdığı o yüce arılığını verme yeteneğine ve manevi kirden arındırmaya yarayan mistik güce sahiptir. Tarih boyunca su, daima arılık yayan bir madde olarak algılanmıştır, akışkan bir maddedir.
İklim değişikliği vatandaşlarımızı etkileyen su döngüsünün her safhasına etki edecektir. Su kıtlığı daha şiddetli bir hale gelecek, sel ve kuraklık gibi doğal olaylar artacak, deniz seviyesi yükselecek, sıcaklıklar artacak, yağış düzenleri, yer altı sularının beslenmesi ve akarsuların akım rejimleri değişecektir.
Yorumlar
Yorum Gönder